24 Mart 2017 Cuma

Kalem (Kısa Film)

Julia Margaret Cameron / Soft Focus Bağımlısı


Fotoğraf tarihinin en enteresan fotoğrafçılarından biridir Julia Margaret Cameron.  Hepi topu 11 yıl süren fotoğraf kariyeri ile bugün yani 150 yıl sonra bile hatırlanabilmeyi başarmış güzide kişiliklerdendir. Hoş, fotoğrafla ilgilenen 100 kişiden 99 bilmez belki kendisini ama bu Julia’nın değil o 99 kişinin ayıbıdır. Zira erkeklerin dünyasında ve onlardan farklı bir arayışla ürettiği fotoğrafları ile tepkileri üzerine çekmekten korkmamış, aradığını yakalayabilmek adına modellerini kimi zaman saatlerce aynı pozisyonda oturtmuş ve fotoğrafa obsesif bir şekilde bağlanmış bir kadını tanımamak, bilmemek, duymamış olmak büyük bir eksikliktir.
Julia Margaret Cameron /
Julia Margaret Cameron
Julia Margaret Cameron
1815’de Kalküta, Hindistan’da doğmuş Julia Margaret Pattle.  Babası James Pattle’in Hindistan’da Doğu Hindistan Şirketi’nin (East India Company) bir yetkilisi olduğunu belirtmekte fayda var.  Bilen bilir, Doğu Hindistan Şirketi kurulduğu 1588’den itibaren dünyaya yayılarak tekel olmayı başarmış ve zamanla emperyalist bir politik yapılanmaya dönüşmüş ilk şirkettir.
Ailesi Hindistan’da iken eğitimini Fransa’da alan Julia sonrasında Avrupa’da kalmak yerine Hindistan’a dönmüş ve Charles Hay Cameron ile evlenmiştir. 1848’de Charles emekli olmuş ve ailecek İngiltere’ye dönmüşler, 1860’da Wight Adası’na (Isle of Wight / 1968-1970 yılları arasındaki rock festivalleri ile bilinen ada) yerleşmişlerdir. 1863 yılında kızı Julia’ya bir fotoğraf makinesi hediye etmiş ve Julia Margaret Cameron’ın fotoğraf kariyeri başlamıştır.

22 Mart 2017 Çarşamba

Martin Mystere 35. Yılını Kutluyor!


İyi kalpli, yaşlı Marty Amca’yı yani Martin Mystere’yi tanımayan var mı? Elbette var! Çizgi roman kültürünün bir türlü gelişemediği ülkede, son dönemde çizgi roman okurlarının sayısı artmış olsa da kültürel ürünlerin değişik bir biçimi olan bu alana hala yan gözle de bakılmaktadır. Neyse, konumuz serzenişte bulunmak üzerine kurulu değil elbet. Önümüzdeki ay efsanevi İtalyan çizgi romanı Martin Mystere’nin 35. yılını kutluyoruz.

Martin Mystere

Yazar Alfredo Castelli ve çizer Giancarlo Alessandrini tarafından yaratılan Martin Mystere çizgi romanı yayın hayatına Nisan 1982’de başlamıştır. İtalya’nın çizgi roman konusunda en önde gelen ismi olan Bonelli Comics tarafından yayınlanan dizi ülkemizde de, çok büyük sayılamayacak bir gecikme ile 1984 yılında yayın hayatına başlamıştır. Arada bazı farklılıklar oluşmuştur tabi. İismin pek de anlaşılır olmayacağı düşünülmesi ve bazı başka nedenlerden kaynaklı olarak çizgi roman bizde Atlantis adıyla yayınlanmıştır. Atlantis gerçekten de Martin Mystere için sakil durmayan ikincil bir ad olarak pek ala kullanılabilir. Almanya’da Alan Dark, Güney Hindistan’da Marma Manithan Martin (Gizemci Martin) adıyla yayınlandığını düşünürsek Atlantis gerçekten de iyi bir isim.

Creedence Clearwater Revival / Green River / 1969 / Albüm


John Fogerty’nin bitmek tükenmek bilmez enerjisinin gruba yansıması, elemanların müzik konusundaki yeteneği ve ilk iki albümün başarısından olsa gerek CCR 1969 yılı içerisinde 2. ve 3. albümü kaydeder. Green River bu dönemin ikinci albümüdür. Albümde yer alan iki parça Bad Moon Rising ve Green River CCR’ın en önemli hitlerindendir.
Doug Clifford 2013’te verdiği bir röportajda yerel grupları izlemeye gittiklerini, grupların alkol ve uyuşturucuya bağlanan berbat durumlarını gördükten sonra alkol ve uyuşturucudan uzak durmaya karar verdiklerini ve ya müzikte en üst noktaya çıkacaklarına ya da bu işi bırakacaklarına karar verdiklerini anlatır. Green River’ın öncesine tarihlenen bu durum albümün yükselen kalitesinin hikayesidir bir bakıma.
Hareketli ve eğlenceli sayılabilecek yapısıyla Green River albüme iyi başlangıç yapmanızı sağlar. Tek düze gibi görünün ama kendi içindeki devinimi bu tekdüze görünüm altında sunan bir parçadır.

19 Mart 2017 Pazar

Kasetçalar / 80'ler Deposu


Kasetçalar, 80’lerin en önemli aletlerinden biri idi. Her ne kadar stereo daha önceleri keşfedilmişse de garip bir şekilde üzerinde 2 way speaker yazan ama mono ses veren kasetçalarlarımız vardı. Gerçi dönemin kasetçalarlarını 3 tipe ayırmak da gerekir ki o zaman işin içine stereo olanlar da girer.
Yandaki ilk foto en basit haliyle elimize alıp dolaştırabildiğimiz, pikniğe çayıra bayıra götürebildiğimiz kasetçalara ait. Bir çok farklı marka adı altında piyasada gezinmiş olsa da kişisel tercihim ITT marka olanlardır. Bu tercihin ses kalitesiyle ya da teknik özellikleriyle bir alakası yok. Neticede hepsi birbirinin kopyasıydı ama ITT hem isimden hem de görünümden kazanıyordu. O yıllarda en kolay söyleyebildiğimiz birkaç İngilizce kelimeden biri olan ITT (ay-ti-ti) bir dönem ITT / Schaub-Lorenz olarak da ürünler çıkarmıştır. Model hemen hemen aynı olduğu için marka adı değişse de bize verdiği zevk değişmemiştir.
Arada, bu aletin sadece kasetçalar olmaktan öte aynı zamanda bir kayıt cihazı olduğunu belirtmekte da fayda var. Play ve Rec (Record manasına gelip diğer tuşlardan farklı olarak kırmızı / turuncu renklidir) tuşlarına aynı anda basmak suretiyle dedenin, ninenin, torun torbanın sesi her abuk subuk durumda dahi kayıt altına alınırdı.
Ha bir de masa üstüne yatay duran bu aletin bize göre ön olarak adlandırabileceğimiz kısmındaki tuşların altında içeri girip çıkan bir tutacağı mevcuttu. Teknolojinin abaküs’ten bir adım ötede seyrettiği o günlerde bu tutacak bile başlı başına bir olaydı.

18 Mart 2017 Cumartesi

Tom Waits - Jockey Full Of Burbon

Passengers / 2016 / Film


Passengers fazlaca iddialı görünen ama sıradanlıktan öteye geçemeyen Amerikan uzay filmlerinden biri. Çok uzun süredir doğru düzgün bir “uzay filmi”nin vizyona girmemiş olması durumuyla çıkan tüm uzay filmlerini takip etmeye çalışıyorum. Lakin Interstellar, Arrival, Gravity gibi iddialı filmler bile bu açlığı bir türlü gideremedi. Bu benimle değil yüksek ihtimalle filmlerdeki alt metin eksikliği ve kalitesizliğinden kaynaklı olsa gerek. Eskiden Amerikan sinemasının sinema sektörü için faydalı bir çok yanı olduğunu düşünüyor olsam da artık sektörü neredeyse baltalayan bir yapıya dönüştüğünü belirtmek gerekiyor.
Matematiksel hesaplara dayalı standartlarıyla, hazırlanmış alternatif gelişim ve sonların önceden bir gruba izlettirilerek alınan tepkiler sonucu filmlerin gidişatına karar verilmesiyle, oyuncuların yeteneklerinden ve role uygunluğundan çok çekici ve güzel/yakışıklı olmasıyla ilgilenilmesi gibi verilerle hareket edilmesi sonuçları olumsuz yönde etkiliyor.

Kar Kurdu / Glenn Meade / Doğan Kitap


Aynı alışkanlık ya da takıntı herkeste var mı bilemiyorum ama bazen sırf bu alışkanlık yüzünden kendime kızdığım oluyor. İyi olduğunu düşündüğün bir şeyi (kitap, albüm, film, vd.) niye sonraya saklarsın ki? Neden illa “yaz gelince ilk sırada”dır ya da “kafam daha sakinken okuyacağım”dır bahanesi? Bilemiyorum ama bu alışkanlığın saçma olduğunu fark etmeme rağmen de vazgeçebilmiş değilim.
Kar Kurdu bu alışkanlıktan nasibini almış kitaplardan biri. Ha okudum ha okuyacağım diye diye kitabı aldıktan 22 yıl sonra ancak okuyabildim. Kendimce ayrıca takdire şayan bir durum tabi.