5 Haziran 2017 Pazartesi

Corto Maltese / Tuz Denizi Serüvencisi 50.Yılında!


İyi kalpli, yaşlı Marty Amca’nın (bkz.Martin Mystere) 35.yayın yılını kutladığını daha önce söylemiştik. Ama ondan az daha eski olan Corto Maltese, bu yıl tam olarak yarım yüzyılı deviriyor. 1967 yılında Sergeant Kirk dergisi için hazırlanmış bir çizgi roman karakteri olan Corto, 1905-1925 yılları arasına tarihlenen 12 macerasıyla öne çıkmış ve hem yaratıcısı Pratt’e hem de kendine sağlam bir yer edinmiştir.

Corto Maltese

Karmakarışık dünyası, belirsizlikle örülü ilkeleri, her telden ilişkileri ile çizgi roman dünyasının ilginç kişiliklerinden biri olan Maltese, yazar ve çizeri Hugo Pratt’in kişisel bir yansımasıdır aslında. Pratt’in arzuladıklarından ideolojik inanışlarına, dine bakış açısından ilişkilerdeki garip yaklaşımlara uzanan bir mecrada kimliği oluşur Corto‘nun. 1887 Malta doğumludur. Sırf bu yüzden olsa gerek soyadı Maltese (Maltalı)’dir. İngiliz bir denizciyle İspanyol bir çingenenin çocuğudur.

Kadın Çorabı Posterleri


Kadın Çorabı Posterleri diye konu başlığı mı olurmuş diye düşünmemek elde değil. Ama son yüzyılın en çok satan, en çok ihtiyaç duyulan hatta 2.Dünya Savaşı sırasında karaborsada yüksek fiyatlarla satılan kadın çorapları ve 1920-1950 yılları arasında yapılan tanıtımları için birkaç kelam edilecekse bu tam da en doğru başlıktır.

Kadın Çorabı Posterleri

Tarihi antik döneme dayanan çorabın gelişimi, değişimi üzerine yazmak sanırım yıllarca ve sayfalarca sürecek olan bir çalışmaya dönüşebilir ancak. O nedenle daha dar bir döneme sıkıştırarak bakmaya çalışmak en azından küçük bir fikir edinmeyi sağlayacaktır ki konumuz da zaten çorap değil posterler. Bu posterler dönemin gazete ve dergilerinde tam sayfa yer kaplamış veya mağaza girişlerine ve sokaklara asılmış, ilginç ve özel bir övgüyü hak eden işler olmuş.
Bir yandan kadınların “yine” zevk nesnesi olarak gösterilmesi durumu vardır tabi. Niyet ticari kaygı ile oluştuğundan, bu da bir mecburiyet olmuştur dönemin firmaları için. Kadınları ele geçirirsen, parayı da ele geçirirsin gibisinden bir mantıkla hareket edilmiş çokça.

90’larda Gözden Kaçmış Olabilecek 10 Bilim Kurgu Filmi


90’lı yıllar sinema açısından hem iyi hem de kötü işlerin bir arada ortaya çıktığı bir dönemdir. Kimi yüksek bütçeli filmler kaliteden uzak iken bazı düşük bütçeliler ise gişede başarılara imza atmışlardır. 90’lardan seçtiğimiz 10 filmin bazıları da çok bilinmekle birlikte kimileri gözden kaçmış da olabilir. Liste hazırlanırken animasyon filmler göz ardı edilmiştir ki dönemin animasyonları başlı başına birer yazıyı hak etmektedir.

Flatliners

Julia Roberts’ın oynadığı her film romantik komedi değildir elbette. Flatliners da bu kuşaktan bir filmdir. Keifer Sutherland’in insanı geren ruh halleri, Kevin Bacon’ın sevimsiz kahramanlığı, William Baldwin’in şaşkın bakışları ve Oliver Pratt’in endişeli komikliği ile öne çıkan bir film. Konuya gelince, 5 tıp öğrencisi ölümü deneyimlemek isterler ve kalplerini durdurarak “diğer tarafa” gidip gelirler. Ama geldiklerinde kişisel tarihlerinde kötülükleri de beraberlerinde getirirler.

2 Haziran 2017 Cuma

Uriah Heep / Look At Yourself / 1971 / Albüm


70’li yıllarda özellikle Rock müzik içinde türler, janrlar, biçimler haddinden fazla farklılıklar gösterdiğinden dolayı o dönem içinde “en iyi albüm”ler ayrımı yapmak ve yapabilmek çok kolay. Normalde pek ciddiye alınacak bir şey değil bu “en iyi…” meselesi. Bunun bir ayarı yok çünkü. Kişisel beğenilere göre farklılıklar gösterir mutlaka. Her ne kadar müzikal alt yapının kalitesi, çeşitliliği, farklılığı, yenilikçiliği gibi etkenler üzerinden değerlendirmeler yapmak doğru olsa da bu değerlendirmelere dahil olamayıp da beğenilen bir dolu “şey” çıkabilir ortaya. Her iki açıdan bakarak konuşsak da Look at Yourself, Heavy Progressive Rock türünün en iyi albümlerinden biridir önermesi pek yanlış olmaz. Daha ilk dinleyişte insanın içine işleyen parçalardan oluşan albümdeki kolay sayılamayacak olan altyapı ancak bir kaç dinlemeden sonra fark edilir. İlk anda sizi sarmalayan melodik yapının altta ne kadar farklı ve zor şekilde işlendiğini anladığınızda albüme hakkını vermiş olursunuz.

Her ne kadar böylesi bir girizgahı hak eden albümlerden de olsa, belki de Rock tarihinin en berbat albüm kapaklarından birine sahip olmasıyla da rahatlıkla nam salabilir Look at Yourself. Albümün adı ‘kendine bak’ diye ortaya bir ayna, üstüne de bir çift göz kondurduk mu bu iş tamamdır mantığıyla halledilmiş gibi duran kapağı gören kimsenin beğendiğine şahit olmadım henüz. Eh, tabi dış görünüşe aldanmamak lazım…

1 Haziran 2017 Perşembe

Budgie - Wondering What Everyone Knows

Lee Cooper / Şimdi Reklamlar


Lee Cooper reklamı bırakın 80’leri, TV reklamları tarihinin belki de en saçma reklamlarından biridir. 1988 yılı yazı için planlanan ve hazırlanan reklam baştan sona popo sallama, uvva uvva sesleri ve öpücüklerden oluşur. Kimin, neden ve ne amaçla çektiği (şüphesiz jean tanıtımı) anlaşılamayan kara lekelerden biri olarak görmekte sakınca olmayacağını zannediyorum.

Lee Cooper

1908 yılından beri jean, 80’lerdeki adıyla kot, üreten Lee Cooper firmasının bu tarz bir yaklaşıma neden ihtiyaç duyduğu hala muammadır. Zira reklam filminde anlatılan, gösterilen hiçbir şey herhangi bir kalıba uymamakta. Popo sallama kısımlarını erotizm olarak almak olası bir durum değil. Yüksek ihtimalle de bu kaygı güdülmemiş zaten. 80’lerdeki ortak saçma ama eğlenceli havaya kapılmış olduklarını tahmin ediyorum. Bu noktada ise kendilerini aşan bir sonuç da ortaya çıkarmışlar.. uvva uvva efsanesi.

31 Mayıs 2017 Çarşamba

Tabanca Mantarı / 80’ler Deposu


Tabanca mantarı 80’lerin en tehlikeli “şey”lerinden biridir. Temelde çocukların oynaması için tasarlanmış bir oyuncak bileşenidir. Ama üzerinde barut olan bir oyuncak ne kadar oyuncaktır ki?!

Korkutucu Ama Çekici

Mantar tabancası olarak bilinen plastik veya metal tabancalar vardı eskiden. Her ne kadar 80’lerin alamet-i farikası olmasa da o yıllarda pek bir modaydı. Yarım santim civarında, kaseyi andıran, mantar yapının dibinde bulunan barut tabanca içine yerleştirilerek tetiğe basmak suretiyle patlatılırdı. İşin korkutucu yanı bu yapılan işlemden ve sonuçtan zevk alınırdı. Genelde tabancanın tetiğine asılan kişi (bu bir büyük dahi olsa) tabancayı kendinden uzak tutmak konusunda ısrarcı davranırdı. Zira çıkan sese göre yapılan işlem oldukça tehlikeli görünürdü insana.

30 Mayıs 2017 Salı

Amerika’da Alabalık Avı / Richard Brautigan / Kitap


Kar Kurdu‘nda bahsettiğimiz kitabı okumak için 22 yıl bekletme meselesinden farklı olarak Amerika’da Alabalık Avı 20 yıl sonra yeniden okunan kitaplardan biri. Hatta bu okumamda verdiğim nihai karar, kitabın yılda bir kez mutlaka okunması yönünde. Bu bize ne kazandıracak ki diye düşünebilir insan. Eh, pek bir şey kazandırmasa da kaybettirmeyeceği ortada. Ayrıca akıl sağlığınızı yerinde tutabilmenize yardımcı olacağı da su götürmez bir gerçek.

Kişisel ve çoklarına göre anlamsız gelen kitaplar yazma ustası Brautigan, 50’lerde başlayıp 60’larda doruk noktasına çıkan Beat Generation’ın (Beat Kuşağı) Kuzeybatılılar koluna dahildir. Tam anlamıyla Beat içerisinde yer almasa da içlerinde yaşamış ve dirsek temasında bulunmuş yazarlardan biridir. Beat Generation’ın geneline oranla daha az anlaşılır, daha naif ve kendi halindedir. Gerçi tüm kuşağın kendi bireyselliği doğrultusunda yaşadığını / ürettiğini düşünürsek bu kendi halinde tanımlaması biraz sakil dursa da bir Brautigan metni okunduğunda “kendi halinde”liğin ne olduğu tam olarak anlaşılabilir.

28 Mayıs 2017 Pazar

Son Birader de Gitti… / Rock Efsaneleri


70’li yılların efsanevi Rock’n Blues (Blues Rock da diyebiliriz) ve Southern Rock gruplarından The Allman Brothers Band’in kurucu lideri Gregory (Gregg) LeNoir Allman 69 yaşında Savannah, Georgia’daki evinde öldü.

Kardeşi Duane ile 60’ların ortalarında kurdukları The Allman Joys grubu zamanla önce Hour Glass’e sonra da The Allman Brothers Band’e evrilmiş ve bu grup ile dönemin en iyi işlerine imza atmışlardır. 1971’de kardeşi gitarist Duane Allman motosiklet kazası sonucunda ölmüş, kazanın olduğu yere çok yakın başka bie yerde ama 1 yıl sonra da bassist Berry Oakley motosiklet kazası geçirerek hayata gözlerini yummuştur.

Bisiklet Karavanları / Kaçış Planı


Bisiklet her zaman, es geçtiğimiz ama önemli araçlardan biri olmuştur. Modern dünyanın içinde dört tekerleklilerin arasında özgürlüğün biçimlerindendir bisiklet. Üzerinde tek başına olabildiğiniz ve size ait güç ile hareketi sağlayan bir araçtır. Dünyevi metaların amaca dönüştüğü günümüzde elimizde kalan ‘en son kale‘lerdendir. Hazır yaz gelmişken varsa bodrumdan eskisini çıkarın yoksa da ucuz yollu yeni bir tane dinmeye çalışın. Hayatı gerçekten yaşamanın ne olduğunu hatırlatabilir size.

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Kalp Taşları / Ruth Rendell


Bilenler bilir, Ruth Rendell polisiyenin önde gelen kadın yazarlarından biridir. Çoğu eserinde insan psikolojisinin derinliklerine kötücül yönlerden dalarak çoğunlukla strese sokan, sinir bozan ve okuyucuyu endişelendiren metinler oluşturmuştur. Metinlerin büyük bir kısmında da “kötülük” baş roldedir. Ama o kötülük öyle ilginç işlenmiştir ki okuduğunuz bir Rendell metni sizi avcunun içine alır, sallar ve zar misali yere fırlatır. Artık bahtınıza ne çıkarsa… Kendinizi karamsarlıkla örülü bir dünyada bulur içinden çıkmaya çalışırsınız. Metinlerin içinde ilerledikçe yavaş yavaş kaybolduğunuzu, umutsuz bir durumda süreklenmeye başladığınızı ve korkunun nefesini ensenizde hissedersiniz.

Bu tarz bir tariflemeyi zorunlu kılan Rendell eserleri, polisiye olarak adlandırılan tür içerisinde kendine has bir yerde durmaktadır. Başarılı kurgulara ve enteresan fikirlere sahip bu metinler sanki bir yazarının elinden çıkma değil de zaten hep vardı diye düşündüğünüz, kendiliğinden oluşmuş gibi duran metinlerdir. Belki de asıl başarıyı sağlayan da bu “kendiliğinden oluşmuş gibi görünme” meselesidir.

24 Mart 2017 Cuma

Kalem (Kısa Film)

Julia Margaret Cameron / Soft Focus Bağımlısı


Fotoğraf tarihinin en enteresan fotoğrafçılarından biridir Julia Margaret Cameron.  Hepi topu 11 yıl süren fotoğraf kariyeri ile bugün yani 150 yıl sonra bile hatırlanabilmeyi başarmış güzide kişiliklerdendir. Hoş, fotoğrafla ilgilenen 100 kişiden 99 bilmez belki kendisini ama bu Julia’nın değil o 99 kişinin ayıbıdır. Zira erkeklerin dünyasında ve onlardan farklı bir arayışla ürettiği fotoğrafları ile tepkileri üzerine çekmekten korkmamış, aradığını yakalayabilmek adına modellerini kimi zaman saatlerce aynı pozisyonda oturtmuş ve fotoğrafa obsesif bir şekilde bağlanmış bir kadını tanımamak, bilmemek, duymamış olmak büyük bir eksikliktir.
Julia Margaret Cameron /
Julia Margaret Cameron
Julia Margaret Cameron
1815’de Kalküta, Hindistan’da doğmuş Julia Margaret Pattle.  Babası James Pattle’in Hindistan’da Doğu Hindistan Şirketi’nin (East India Company) bir yetkilisi olduğunu belirtmekte fayda var.  Bilen bilir, Doğu Hindistan Şirketi kurulduğu 1588’den itibaren dünyaya yayılarak tekel olmayı başarmış ve zamanla emperyalist bir politik yapılanmaya dönüşmüş ilk şirkettir.
Ailesi Hindistan’da iken eğitimini Fransa’da alan Julia sonrasında Avrupa’da kalmak yerine Hindistan’a dönmüş ve Charles Hay Cameron ile evlenmiştir. 1848’de Charles emekli olmuş ve ailecek İngiltere’ye dönmüşler, 1860’da Wight Adası’na (Isle of Wight / 1968-1970 yılları arasındaki rock festivalleri ile bilinen ada) yerleşmişlerdir. 1863 yılında kızı Julia’ya bir fotoğraf makinesi hediye etmiş ve Julia Margaret Cameron’ın fotoğraf kariyeri başlamıştır.

22 Mart 2017 Çarşamba

Martin Mystere 35. Yılını Kutluyor!


İyi kalpli, yaşlı Marty Amca’yı yani Martin Mystere’yi tanımayan var mı? Elbette var! Çizgi roman kültürünün bir türlü gelişemediği ülkede, son dönemde çizgi roman okurlarının sayısı artmış olsa da kültürel ürünlerin değişik bir biçimi olan bu alana hala yan gözle de bakılmaktadır. Neyse, konumuz serzenişte bulunmak üzerine kurulu değil elbet. Önümüzdeki ay efsanevi İtalyan çizgi romanı Martin Mystere’nin 35. yılını kutluyoruz.

Martin Mystere

Yazar Alfredo Castelli ve çizer Giancarlo Alessandrini tarafından yaratılan Martin Mystere çizgi romanı yayın hayatına Nisan 1982’de başlamıştır. İtalya’nın çizgi roman konusunda en önde gelen ismi olan Bonelli Comics tarafından yayınlanan dizi ülkemizde de, çok büyük sayılamayacak bir gecikme ile 1984 yılında yayın hayatına başlamıştır. Arada bazı farklılıklar oluşmuştur tabi. İismin pek de anlaşılır olmayacağı düşünülmesi ve bazı başka nedenlerden kaynaklı olarak çizgi roman bizde Atlantis adıyla yayınlanmıştır. Atlantis gerçekten de Martin Mystere için sakil durmayan ikincil bir ad olarak pek ala kullanılabilir. Almanya’da Alan Dark, Güney Hindistan’da Marma Manithan Martin (Gizemci Martin) adıyla yayınlandığını düşünürsek Atlantis gerçekten de iyi bir isim.

Creedence Clearwater Revival / Green River / 1969 / Albüm


John Fogerty’nin bitmek tükenmek bilmez enerjisinin gruba yansıması, elemanların müzik konusundaki yeteneği ve ilk iki albümün başarısından olsa gerek CCR 1969 yılı içerisinde 2. ve 3. albümü kaydeder. Green River bu dönemin ikinci albümüdür. Albümde yer alan iki parça Bad Moon Rising ve Green River CCR’ın en önemli hitlerindendir.
Doug Clifford 2013’te verdiği bir röportajda yerel grupları izlemeye gittiklerini, grupların alkol ve uyuşturucuya bağlanan berbat durumlarını gördükten sonra alkol ve uyuşturucudan uzak durmaya karar verdiklerini ve ya müzikte en üst noktaya çıkacaklarına ya da bu işi bırakacaklarına karar verdiklerini anlatır. Green River’ın öncesine tarihlenen bu durum albümün yükselen kalitesinin hikayesidir bir bakıma.
Hareketli ve eğlenceli sayılabilecek yapısıyla Green River albüme iyi başlangıç yapmanızı sağlar. Tek düze gibi görünün ama kendi içindeki devinimi bu tekdüze görünüm altında sunan bir parçadır.

19 Mart 2017 Pazar

Kasetçalar / 80'ler Deposu


Kasetçalar, 80’lerin en önemli aletlerinden biri idi. Her ne kadar stereo daha önceleri keşfedilmişse de garip bir şekilde üzerinde 2 way speaker yazan ama mono ses veren kasetçalarlarımız vardı. Gerçi dönemin kasetçalarlarını 3 tipe ayırmak da gerekir ki o zaman işin içine stereo olanlar da girer.
Yandaki ilk foto en basit haliyle elimize alıp dolaştırabildiğimiz, pikniğe çayıra bayıra götürebildiğimiz kasetçalara ait. Bir çok farklı marka adı altında piyasada gezinmiş olsa da kişisel tercihim ITT marka olanlardır. Bu tercihin ses kalitesiyle ya da teknik özellikleriyle bir alakası yok. Neticede hepsi birbirinin kopyasıydı ama ITT hem isimden hem de görünümden kazanıyordu. O yıllarda en kolay söyleyebildiğimiz birkaç İngilizce kelimeden biri olan ITT (ay-ti-ti) bir dönem ITT / Schaub-Lorenz olarak da ürünler çıkarmıştır. Model hemen hemen aynı olduğu için marka adı değişse de bize verdiği zevk değişmemiştir.
Arada, bu aletin sadece kasetçalar olmaktan öte aynı zamanda bir kayıt cihazı olduğunu belirtmekte da fayda var. Play ve Rec (Record manasına gelip diğer tuşlardan farklı olarak kırmızı / turuncu renklidir) tuşlarına aynı anda basmak suretiyle dedenin, ninenin, torun torbanın sesi her abuk subuk durumda dahi kayıt altına alınırdı.
Ha bir de masa üstüne yatay duran bu aletin bize göre ön olarak adlandırabileceğimiz kısmındaki tuşların altında içeri girip çıkan bir tutacağı mevcuttu. Teknolojinin abaküs’ten bir adım ötede seyrettiği o günlerde bu tutacak bile başlı başına bir olaydı.

18 Mart 2017 Cumartesi

Tom Waits - Jockey Full Of Burbon

Passengers / 2016 / Film


Passengers fazlaca iddialı görünen ama sıradanlıktan öteye geçemeyen Amerikan uzay filmlerinden biri. Çok uzun süredir doğru düzgün bir “uzay filmi”nin vizyona girmemiş olması durumuyla çıkan tüm uzay filmlerini takip etmeye çalışıyorum. Lakin Interstellar, Arrival, Gravity gibi iddialı filmler bile bu açlığı bir türlü gideremedi. Bu benimle değil yüksek ihtimalle filmlerdeki alt metin eksikliği ve kalitesizliğinden kaynaklı olsa gerek. Eskiden Amerikan sinemasının sinema sektörü için faydalı bir çok yanı olduğunu düşünüyor olsam da artık sektörü neredeyse baltalayan bir yapıya dönüştüğünü belirtmek gerekiyor.
Matematiksel hesaplara dayalı standartlarıyla, hazırlanmış alternatif gelişim ve sonların önceden bir gruba izlettirilerek alınan tepkiler sonucu filmlerin gidişatına karar verilmesiyle, oyuncuların yeteneklerinden ve role uygunluğundan çok çekici ve güzel/yakışıklı olmasıyla ilgilenilmesi gibi verilerle hareket edilmesi sonuçları olumsuz yönde etkiliyor.

Kar Kurdu / Glenn Meade / Doğan Kitap


Aynı alışkanlık ya da takıntı herkeste var mı bilemiyorum ama bazen sırf bu alışkanlık yüzünden kendime kızdığım oluyor. İyi olduğunu düşündüğün bir şeyi (kitap, albüm, film, vd.) niye sonraya saklarsın ki? Neden illa “yaz gelince ilk sırada”dır ya da “kafam daha sakinken okuyacağım”dır bahanesi? Bilemiyorum ama bu alışkanlığın saçma olduğunu fark etmeme rağmen de vazgeçebilmiş değilim.
Kar Kurdu bu alışkanlıktan nasibini almış kitaplardan biri. Ha okudum ha okuyacağım diye diye kitabı aldıktan 22 yıl sonra ancak okuyabildim. Kendimce ayrıca takdire şayan bir durum tabi.

26 Ocak 2017 Perşembe

12 Angry Men / 1957 / Film


12 Angry Men çoğunlukla göz ardı edilmiş, “eski” olmasından kaynaklı da günümüzde pek fazla hatırlanmayan bir film. Oysa ki genç Sidney Lumet’nin başarılı yönetimi, başta Henry Fonda olmak üzere tüm oyuncuların naif ama gürleyen oyunculukları ve tek bir noktaya odaklanan ama insani durumları fazlaca ortaya koymasıyla mutlaka izlenilmesi gereken filmlerden.


RED! Filmi

15 Ocak 2017 Pazar

Atlee / Flying Ahead / 1970 / Albüm


70’li yılların Avrupa’da Krautrock, Progressive rock, Symphonic rock, Space rock gibi bir çok farklı türü bir arada kucakladığı bir dönemde bu tarz dönem için devrimsel sayılabilecek müzikal ayaklanmaları bir kenara bırakırsak geriye Amerika’dan çıkma psychedelic ve hard rock hareketleri kalır. Genel olarak fazla uzun ömürlü olmayan (tek albümle yetinmek gibi bi alışkanlıkları vardır) grupların oluşturduğu bu kuşakta yakınen bildiğimiz bir dolu grup olmakla birlikte ismini belki de hiç duymadığımız ama yaptıkları işin hakkını sonuna kadar verenler de vardır. Atlee’yi her iki gruba da dahil edebiliriz. Bilenlerin çok iyi bildiği, bilmeyenlerin ise gerçekten farkına varamadığı bir zevktir Atlee.


I love you - Mehmet Güreli

12 Ocak 2017 Perşembe

Amy Winehouse - Back To Black

2000’lerde Gözden Kaçmış Olabilecek 10 Bilim Kurgu Filmi


2000’lerde izlediğimiz bir çok bilim kurgu filmi var şüphesiz. Ama bazıları var ki çok fazla ön plana çıkmamış, tuhaf, ufuk açan ve gözden kaçmış olabilirler. Bilim kurgu film arşivi yapan herkesin elinde olması gereken filmlerden bir seçki aşağıdaki liste. İlkleri, farklılıkları, daha önce akla gelmeyen konularıyla seyretmeye doyulamayacak 10 film.


10 Ocak 2017 Salı

Luke Cage / Netflix’in Marvel’den Transferi


Luke Cage Amerikan çizgi roman sektörü içinde çokça bilinmekle birlikte pek fazla dünyaya açılamamış karakterlerden biri. Bunun en büyük nedeni de sanırım yerel bir kahraman olması. Diğer kahramanlardaki gibi herhangi bir yerdeki herhangi bir soruna yetişme kaygısı yok Cage’in. Harlem ekseninde gelişen olaylar ve olayları meydana getiren karakterleriyle New York bile değil tamamen Harlem’in karakteri.


9 Ocak 2017 Pazartesi

Creedence Clearwater Revival / Bayou Country / 1968


İlk albümün başarısının getirisi olarak 1968 yılında hızla ama etkileyici bir güzellikte kaydedilen Bayou Country, CCR’ın müzik dünyasındaki yerini sağlamlaştırırken diğer yandan Swamp Rock’ın daha görünür hale gelmesini de sağlaması açısından önemlidir. Swamp rock ayrımı ilk albüme oranla bu albümde kendini daha fazla hissettirir. Mississippi deltasında hayata geçen delta blues’un ardılı olarak da Swamp (bataklık) rock adını alması da espirili ve kaçınılmazdır.


8 Ocak 2017 Pazar

Türk Televizyonlarında Yaşanmış En Saçma Olaylar

Kayıp Kıta Atlantis History Channel Türkçe Belgesel

Yul Brynner / Efsane Oyuncular


Yul Brynner, ciddi anlamda bir kariyere müzikallerde ve özellikle de etkili bir Broadway oyunu olan Kral ve Ben ile başladı. Arka arkaya oynadığı filmlerle de hem başarısını hem de oyunculuğunu kanıtladı. 41 filmden oluşan filmografisine önemli işler sığdırdı. Alışılmışın ötesinde, hatta sıra dışı sayılacak bir karaktere sahipti. Bu ayrıksılık onu efsane oyuncular kategorisine taşıdı.


Amy Macdonald - This Is The Life

7 Ocak 2017 Cumartesi

Wonder Woman / Feminist Bir İkon


Wonder Woman filminin vizyona girmesine 5 aydan az bir süre kalmışken hakkında birkaç laf etmek gerekiyor diye düşünüyorum. Neticede 40’lı yıllarda ortaya çıkmış bir çizgi roman süper kahramanı olsa da bir çok kahramanın yanında 2017’de bahsedilmesi gereken bir ikon gibi duruyor hala önümüzde. Bu bahsi açmaya yarar en önemli özelliği de sahip olduğu süper güçler değil elbette. Bütün o ihtişamlı özellikler yanında, arada sarkan yönleri olsa da, karakterindeki canlılık ve tutarlılığa sahip feminist imgeler Wonder Woman’ın diğerlerinden ayrı bir yerde olmasını sağlıyor.


6 Ocak 2017 Cuma

Blendax Şampuan / 80’ler Deposu


Blendax şampuan’ın şimdilerde öyle oval, şekilli, pahalı filan göründüğüne bakmayın. 80’lerde hemen her evde bulunurdu Blendax. O zamanlarda şimdi olduğu gibi dakika başı girilmezdi banyoya. Haftada bir pazar günleri ailecek sırayla yıkanılırdı, o kadar. Malum ertesi gün hafta başı ya, temiz temiz olmak lazımdı. Büyükler işe, küçükler okula. Modern dünyadaki gereksiz gerginliğimize siper olarak kullandığımız Pazartesi sendromu da henüz keşfedilmemişti ayrıca.  O haftalık banyolara dair en net hatırlanabilecek iki şeyden biri Blendax diğeri de alttan odunla yanan 1,5-2 m.’lik şofben (şohben değil!) ‘dir.


Sovyet Posterleri


Sovyet posterleri, 1920’lerden başlayarak özellikle 2.Dünya Savaşı döneminde etkili bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Tüm posterlerde amacı hedefleyen her tür cümle hiç çekinilmeden sarf edilmiş, bir bakıma ‘her şey mübahtır’ yolu tercih edilmiştir. Onca yıllık SSCB’yi, yaptıklarını, doğrusunu yanlışını tartışacak değiliz elbet. Amaç propaganda posterlerindeki estetiği ve iyi de kötü de olsa etkili biçimde kullanılabildiğini görmeye çalışmak.


5 Ocak 2017 Perşembe

Konuk Kaplan / P’u Sung-Ling / Kitap


Konuk Kaplan, Arjantinli yazar ve kütüphaneci Jorge Luis  Borges‘in adı ve sayesinde dünyanın çeşitli yerlerinde tanınmış bir yapıt. Kitapla ilgili bilgi vermeye ait olduğu dizi üzerinden anlatmaya başlamak daha doğru olur sanırım. 1974 yılı civarlarında İtalyan editör Franco Maria Ricci Arjantin’e Borges’i ziyarete gider. Konu konuyu açar ve Ricci aklındakini Borges ile paylaşır. Fikir, ünlü yazarın “özel kitaplığı”nın yayınlanmasıdır. Gözleri görmeyen ama buna rağmen iflah olmaz bir okur olan Borges’in seçtiği, önemli bulduğu, beğendiği kitaplar bir dizi halinde yayınlanacaktır. Borges fikri sever ve hazırlanacak olan diziye kendisinin aynı adlı hikayesinden yola çıkılarak Babil Kitaplığı adı verilir. 1975-1985 yılları arasında yayınlanan bu diziyle bir süredir unutulmuş olan bazı kitaplar ya da öyküler de yeniden keşfedilir.


3 Ocak 2017 Salı

Jan Saudek / Değişik Bir Fotoğrafçı


Jan Saudek, fotoğrafları inceleyen izleyiciye ufuk açan, ilham veren, endişelendiren, korkutan, gülümseten, can acıtan, haz aldıran bir fotoğrafçı. Fotoğrafları sadece “çekmek” ile yetinmiyor. Onları elle renklendiriyor, aynı görünümde farklılaştırarak pastel bir hava yakalıyor.
1935 yılında Prag’da doğan Saudek çocukluğunun denk geldiği dönemi zor şartlar altında geçirmiş. Babasının yahudi bir Çek olmasından kaynaklı Nazilerin birincil hedeflerinden biri haline gelmişler. Ailenin neredeyse tamamı Theresienstadt kampında öldürülürken, kardeşi Karel ile birlikte Mischlinge kampında bulunan Jan ve babaları Gustav aileden geriye kalanlar olmuşlardır.

Eloy'dan Frank Bornemann ile Söyleşi...


Frank Bornemann ile 2008 yılında yapılan bu röportaj daha önce gentleoctopus.blogspot.com‘da yayınlanmıştı. Röportaj, Eloi lakaplı Mert Göçay tarafından yapılmıştır ki Mert aynı zamanda Nemrud ve Altın Madalyon gruplarının vazgeçilmezidir. Kendisi üşenmemiş, Almanya’ya gitmiş ve Eloy’dan Frank Bornemann’ı bularak hem onu hem de bizi şaşırtarak şaane bi röportaja imza atmıştır.


2 Ocak 2017 Pazartesi

Spectral / 2016 / TV Film


Spectral, internet çağında dönüm noktası olmaya aday bir film. Kısaca Web tabanlı medya sağlayıcısı olarak açıklayabileceğimiz Netflix’in bu alanda devrimsel sayılabilecek bir niteliğe sahip yeni yapıtı. Sinemadan televizyona oradan da internet tabanlı yayın anlayışına geçen kültürün hızlı ve bir o kadar da kaliteli sonuçlarını ortaya çıkaran Netflix bu alandaki sınırları zorluyor.


Bozuk Para Resim Sanatı / 80’ler Deposu


Bugünden bakınca “ bozuk para resim sanatı ” tabiri komik geliyor tabi ama o zamanlar bu iş ciddi bir sanat dalıydı. Çeşit çeşit, boy boy ‘demir’ paralar (niye demir diyorduysak artık, neticede nikel paraydılar.) ince dosya kağıdı altına konur ve tercihen kurşun kalem veya mavi kopya kalemi kağıda paralel (o paralelle bu aynı değil şüphesiz) olarak sürtülerek para üzerindeki kabartmalar kağıda aktarılırdı. Kısa süren ama dikkat gerektiren bu işlemin son derece ciddi bir iş olarak algılandığını belirtmekte fayda var.


Creedence Clearwater Revival / 1968 / Albüm


Kişisel olarak Rock tarihinin en sevdiğim isimlerinden birine sahip olan bir grubun en sevdiklerimden biri olması da ayrıca takdire şayan bir durum. İki birader John ve Tom Fogerty ile ikisinin aynı okuldan arkadaşları Stu Cook ve Doug Clifford’la kurdukları grup ilk dönem The Blue Velvets ikinci dönem The Golliwogs adıyla bilinir. 1967 yılı sonlarındaysa Creedence Clearwater Revival adını alır. İsim Tom’un arkadaşı olan Credence Newball (ikinci bir e harfi eklenir), Olympia Bira’nın TV reklamlarında çıkan sloganı “Clear Water” ve Delta Blues hayranı grup elemanlarının müziği ve gruplarını yenileme fikrinden ortaya çıkar. Anlatılana göre Stu Cook bu isme epeyce güler ve isim hakkında “Bu isim Buffalo Springfield ve Jefferson Airplane’den bile daha tuhaf” der ve isim kabul görür. Ama uzun bir isim olduğu için de sıklıkla Creedence ya da CCR olarak bilinirler.


Amerikan Dizileri Sinemayı Solladı!


Dizi piyasasının karşısında son dönemde sinemanın özellikle de Amerikan sinemasının tıkandığı görülüyor. Yaratıcı fikirlerin ve kaliteli yapımların pek gözlemlenmediği bir dönem geçiriyor. Popcorn sineması için kaliteli kavramını ‘yüksek bütçeli ve iyi oyunculardan kurulu bir kadro’ olarak almamak lazım. Her zaman işe yarayan bir yöntem olmadığı artık herkesçe bilinmekte. Yaratıcı fikirlerden örülü bir hikayenin, filmin içine girdiği türün (aksiyon, bilimkurgu, macera, vs.) genel özellikleri ile fark yaratan yeniliklerin birleştirildiği, oyunculuğun da bu yapıya uyduğu filmler artık pek görünmüyor.


İki Dünya Savaşıyor / Poul Anderson / Kitap


Jack Vance’in En Son Kale’sinden sonra insanın içindeki bilimkurgusal merağa ve açlığa çok iyi gelen İki Dünya Savaşıyor (The War Of Two Worlds)’dan bahsetmemek olmaz. İskandinav kökenli Poul Anderson’un 1959 yılında yayınladığı bu kısacık ama bir o kadar da etkili kitabı değerli kılan şeyi anca sonuna dek okuduğunuzda anlıyorsunuz. O nedenle bu etkiyi betimlemeye çalışmıyorum hiç.
1959 tarihli olup da geleceğin olası durumlarından birini bu kadar gerçekçi anlatabilen, araya aksiyon ve polisiye sosunu katabilen, az miktarda bahsettiği teknolojinin yazıldığı tarihten 50 yıl sonra bile sakil durmamasını sağlayabilen, insani duygu durumlarını es geçmeden bizim için devasa sayılabilecek bir savaşın nedenlerini, anlamsızlığını ve her durumda umut olabileceğini kısa, öz anlatmayı başaran bir yazar ve kitabını okumuş olmak da benim için ayrı bir keyif tabi.

Macit Beni Otomobillendir! / Şimdi Reklamlar


Macit’in hikayesine buyrun… 90’lı yılların başı. İlk özel TV Magic Box Star 1 kurulmuş. Yıllarca TRT egemenliğinde kalan TV’de sansürle uğraşıp dururken birden hayatımıza Tutti Frutti’ler, Yasemin Evcim’ler girmeye başlamış. Milletçe biz de azıtmışız tabi. Sanırım aynı dönem, bu ülkede yaşayan insanlara atfedilen ve bize de ilkokul 4.sınıfta öğretilen, milletimizin özelliklerinin değişmeye başladığı dönem. Hoşgörü, misafirperverlik, vicdanlı davranışlar, iyilik anlayışı gibi kavramların bizden uzaklaşmaya başladığı bu yıllarda bakış açımız değişmiş ve hayatımıza yenilikler girmiş. Eskiden olsa kabul etmeyeceğimiz ama o dönem güle oynaya kucakladığımız yenilikler…


Steve McQueen / Efsane Oyuncular


Terence Steven McQueen ya da bilinen adıyla Steve McQueen 60’lı ve70’li yıllarda önemli filmlerde oynamış, sevdiğimiz abilerimizdendir. 1930 doğumlu olan McQueen doğumdan hemen sonra babası tarafından, birkaç yıl sonra da annesi tarafından terk edilmiştir ve kendisi Missouri’deki amcasının yanında büyümüştür. 12 yaşında annesi Steve’i tekrar almış ama 2 yıl sonra yerinde duramayan, asi ve hırçın çocukların gönderildiği bir ıslah evine bırakmıştır. Zorluklarla geçen ıslahevi yıllarının ardından 17 yaşındayken orduya yazılmış 1950’de Deniz Kuvvetleri’nden ayrılmıştır. 1952’de oyunculuk dersleri almış ve 1958 yılında ilk başrol deneyimi olan The Blob‘a kadar TV dizilerinde oynamıştır.


Tavuklu Saat / 80’ler Deposu


Daha önce bloglarımdan birinde Tavuklu Saat ile yazmaya başladığım 80’lerden kalma hatıra nesnelerini buraya da almayı uygun gördüm. Her ne kadar geneli düşündüğümüzde 80’ler ile ilgili pozitif olarak söylenecek pek bir şey yok gibi gelse de işin aslı öyle değilmiş. O dönemden hatırladıklarımı yazmaya başlayınca yazdıkça yazasım geliyor. Ne çok şey varmış içimizde yer eden. Tavuklu Saat ile başlayalım hadi.

DEVAMI...

Soylent Green / 1973 / Film


İnsanın en büyük korkusunun ‘bilinmeyen’ olduğunu kabul edersek geleceğe dair ürkütücü edebi eserlerin, bilimkurgu’nun ve sinema filmlerinin sayısının neden fazla olduğunu daha iyi anlamış oluruz. Kimi zaman kargaşanın ortalıkta kol gezdiği kimi zaman insan sayısının azaldığı kimi zaman mahrumiyetin had safhaya geldiği böyle yüzlerce eser arasında Soylent Green yapısı itibari ile bir adım öne çıkar. Yönetmen Richard Fleischer‘ın Harry Harrison‘ın “Make Room! Make Room!” (Yer Açın! Yer Açın!-Metis Yayınları) adlı romanından yola çıkarak yaptığı film yakın gelecekte, 2022 yılındaki distopik dünyayı anlatır.


En Son Kale / Jack Vance / Metis Yayınları



Metis Yayınları’nın 90’lı yıllarda başladığı bilimkurgu dizisi ile hayatımıza renk geldiğini hatırlıyorum. Yanılmıyorsam her ay 1 kitap yayınlanıyordu o dönem. Kavram yayınlarının birkaç kitabı ve sürekli sahafları dolaşarak peşinde olduğumuz Baskan bilimkurgu dizisinin yanına güzel bir ek olmuştu türü sevenler için. Mümkün mertebe türün önemli, ödüllü ve ilk sıralarda olan kitaplarını çeviriyor olmaları da ayrı bir keyifti.